24.05.2009

Tarihce (Tarihsel Gelismeler)

Karapara aklama, öncelikle devlet tarafından el konulmasını önlemek amacıyla para veya malvarlıklarını devletten gizleme çabaları şeklinde ortaya çıkmıştır. Aklamanın ilk kez ne zaman başladığı kesin olarak bilinmemektedir, fakat birkaç bin yıl öncesine dayandığını söylemek mümkündür. Sterling Seagrave, “Lords Of The Rim” adlı eserinde, M.Ö. 2000 yıllarında Çin’de tüccarların, servetlerinin ellerinden alınmasını hükümdarlardan nasıl gizlediklerini anlatmaktadır. Gizlemenin yanı sıra malvarlıklarını hareket ettirmekte ve uzak şehirlerde ve hatta Çin’in dışında yatırım yaptıkları anlatılmaktadır.

Ortaçağda Katolik kilisesi, tefeciliği sadece suç olarak (uyuşturucu kaçakçılığının bugün ulaştığı durumda olduğu gibi) değil aynı zamanda çok büyük bir günah olarak yasakladığı zaman, tüccarlar ve tefeciler, çok farklı şekillerde, borç verdikleri tutarlar için talep ettikleri faizleri alma planları yapıyorlardı. Bu planlar suç parasının gizlenmesini, hareket ettirilmesini ve aklanmasını sağlayacak, borç vermeden önce yapılan modern yöntemleri içeriyordu. Asıl amaç faizin kendisini gizlemek suretiyle ya faiz fiyatını tümüyle göstermemek ya da kaynağını gizlemek suretiyle olduğundan başka bir şeymiş gibi göstermekti. Bu yanıltma birkaç şekilde başarıya ulaşabiliyordu. Tüccarlar ödemelerin uzun aralıklarla yapılması şeklinde anlaşma yaptıklarında değişim oranlarını faiz ödemelerini de kapsayacak şekilde yapay olarak artırıyorlardı. Faiz ödemelerinin, yüklendikleri riski tazmin etmek için özel bir prim olduğunu iddia ediyorlardı. Borç alan ve verenin önceden anlaşmaları durumunda, ödemede gecikme olması halinde, faizi, geç ödemenin cezası olarak göstermekteydiler. Faiz ödemelerini bugünün “paravan” (gerçekte bir faaliyeti olmayan) şirketlerin kullanımına benzer şekilde gerçek karlarmış gibi göstermekteydiler. Para şirkete borç olarak verilmekte ve sonra paranın faizi şeklide değil, gerçekte olmasa bile elde edilmiş kar şeklinde tekrar geri alınmaktaydı. Kiliseyi aldatmak için yapılan bu hilelerin tümünün, suçtan kaynaklanan paranın aklanması için bugün kullanılan yöntemler içinde hemen hemen aynıları bulunmaktadır.

Karapara aklama teriminin ilk olarak alkollü içkilerin yasaklanması nedeniyle 20. yüzyılın başlarında Amerika’da ortaya çıktığı söylenmektedir. Alkol ithali ve satışı ile bir kısmı yasa dışı olan kumar gibi paralı işlerden kaynaklanan büyük miktardaki paranın kaynağını gizlemek için birkaç yöntem kullanılmaktaydı. Paranın kaynağını gizleme yöntemlerinden birisi yasal kumar idi. Suçluların karşılaştıkları en büyük sorun paranın nakit ve de çoğunlukla küçük değerdeki madeni para olmasıydı. Çok miktardaki madeni paranın bankaya yatırılması durumunda soru sorulması ihtimali bulunuyordu. Öte yandan düşük değerli madeni para şeklindeki büyük miktardaki paranın depolanması ise ayrı bir sorun teşkil etmekteydi. Bunun sonucunda suçlular bu soruna çare olmak üzere yeni işler keşfettiler; bunlardan birisi jeton kullanılan makineler, diğeri ise çamaşırhaneler (laundries) idi. Bu şekilde “aklama” (laundering) teriminin doğduğu söylenmektedir.

1920’li yıllarda Şikago’da yerel mafyanın kasası olan bir kişinin (Al Capone), o sırada ülkede popüler olan ve ödemelerin sadece nakit para ile yapıldığı bir otomatik çamaşırhaneler zinciri satın aldığı, mafya faaliyetlerinden elde edilen kirli paraları çamaşırhanelerin yasal gelirine ilave ederek defterlere kaydettiği ve kirli paraya yasal bir kimlik kazandırdığı belirtilmektedir.

Kaynak:
http://www.efrasyap.com/Icerik/IcerikDetay.aspx?IcerikID=307


History of Money Laundering:

Money laundering as a crime has existed from around 5000 BC in the form of informal money transmission businesses in ancient China. It received some attention in the 1970’s with the Bank Secrecy Act being passed in the USA. However, it only came into the limelight with the passage of the USA PATRIOT Act in October 2001 in response to the tragic events of September 11 2001.